Tarih-i Kadim SosyoBilim Makele ve Deneme Platformu

Tarih-i Kadim

Reklamin Tuketime Etkisi2

The Joneses Filmi

 The Joneses filmi 2009 senesinde yayınlanmış ABD yapımı bir filmdir. Filmin yönetmenliğini Derrick Borte üstlenmiştir. Filmin(2009) başrol oyuncuları ise; Demi Moore (Kate Jones karakteri), David Duchovny (Steve Jones karakteri), Ben Hollingsworth (Mick Jones karakteri), Amber Heard (Jenn Jones karakteri) ve Lauren Hutton (KC karakteri)dır. Filmin karakterlerinden Steve Jones ve Kate Jones ailenin ebeveynleridir. Jenn Jones ve Mick Jones ise ailenin genç çocuklarıdır. Lüks yaşayan, özenilen ve mutlu bir tablo çizen bu ailenin aslında birbirleriyle herhangi bir bağı bulunmamaktadır. Joneses ailesi sahte bir ailedir. Bir reklam şirketi tarafından küçük bir kasabaya gönderilen bu 4 kişinin amacı ise satış yapmaktır. Kasaba hakkında bilgi vermek gerekirse kasabada yaklaşık 5.000 civarında 15-18 yaşlarında genç nüfus bulunmaktadır. Kasabanın ortalama geliri ise 100.000 doların üzerindedir. Zengin kesimin yaşamını sürdürdüğü bu kasabada site şeklini almış, lüks müstakil evler vardır. Butik site havasını taşıyan bu yerde özel okullar, özel bakım salonları, golf sahaları ve daha nice sosyal yapılar bulunmaktadır. (Borte, 2009)

 Siteye taşınan sahte Joneses ailesinin amacı, reklam şirketi tarafından kendilerine verilen son model lüks ürünleri kullanarak komşularının şirketin ürettiği bu ürünleri satın almalarını sağlamaktır. Bu ürünler yeni çıkan kameralı telefonlardan koşu için spor kıyafetlerine, spor kıyafetlerinden golf takımlarına, gençlerin kullandığı kaykaylardan kozmetik ürünlerine kadar akla gelebilecek her türlü geniş tüketim ürünlerini kapsamaktadır. Son derece profesyonel bir yapı olan şirket, insanların günlük yaşamlarına yerleştirdikleri bu uzman kişileri genellikle satış ve pazarlama geçmişlerini dikkate alarak seçmektedirler. Seçtikleri kişileri detaylı ve ummalı bir eğitim programına aldıktan sonra eğitimi başarıyla tamamlayanları, oluşturdukları projeler kapsamında insanların günlük yaşamlarına dâhil etmektedirler. (Borte, 2009)

 Lüks siteye taşınan Joneses ailesi etkin ve hızlı bir şekilde kasabada sosyal hayata katılmış, insanlarla yakınlaşarak çevrelerini genişletmişlerdir. Kullandıkları son model yeni ürünleri bulabildikleri her fırsatta insanların önünde kullanan aile üyeleri, edindikleri dostluklarda komşularının sorunlarına çözüm olarak yine bu ürünleri öne sürmüşlerdir. Kasabanın sevilen ailesi konumuna gelen Joneses ailesi, gerek yaşam tarzları gerekse mutlu gözükmeleri nedeniyle özenilen bir yaşam tarzı olarak görülmektedir. (Borte, 2009)

 Bir aylık sürenin sonunda şirketin denetleyicisi ailenin patronu konumunda olan KC, ailenin taşındıklarından itibaren gerçekleştirdikleri satış rakamlarını grafikler ve oranlar şeklinde vermek için eve gelmiştir. Çaylak konumunda olan Steve’in satış oranları diğer satış elemanlarına göre oldukça düşüktür. Bunun sonucunda Steve ile konuşan KC, kendilerinin yaptığı satış stratejisinin adının hayalet pazarlama olduğunu ve bu sistemden insanların haberdar olmadığını belirtmiştir. Sistemin işleyişinin en önemli etkeni de şüphesiz insanların bu sistemin varlığından bihaber olmasıdır. Ayrıca KC yaptıkları işin yalnızca şirketin ürünlerini satmak olmadığını, bir yaşam tarzı satmak olduğunu belirtmiştir. Tüm bunların ışığında beklenilen oranların altında kalan Steve, kovulma tehlikesiyle karşı karşıya gelmiştir. Filmin ilerleyen süreçlerinde satış rakamlarını daha da yükselten Joneses ailesi, oynadığı örnek aile tablosu ile kendi gerçek kimliklerinin çelişmesi sonucunda ise bazı sorunlarla karşılaşmıştır. (Borte, 2009)

 Filmin kurgusuna göz attığımızda, reklam kavramının bizim bildiğimiz anlamından tamamen uzaklaşmış olduğunu görüyoruz. Öyle ki büyük üretim şirketleri ürünlerini pazarlamak amacıyla televizyon, radyo veya internet sitesi gibi mecralara reklam vermekten ziyade, insanların günlük yaşamlarına sahte profiller entegre ederek insanlara farkında olmadan ürünlerinin reklamlarını yapmaktadır. Özenilen, lüks yaşayan ve yeni çıkan ürünler aracılığıyla hayatını mutlu bir şekilde sürdürme görüntüsü çizen bu yeni reklam anlayışı, diğer insanların dikkatini çekmekte ve onları bu profile yönlendirmektedir. Mutlu olmak için yeni çıkan ürünleri alma veya bir üst model ürüne ulaşma gibi hedefler, insanların farkında olmadan düşüncelerine girmekte ve onların birer yaşam tarzları haline gelmektedir. Tüm bunların sonucunda ise insanlar farkında olmadan mutluluğu tüketimde aramakta ve tüketim çılgınlığına yeni bir boyut kazandırmaktadır.

 Mutlak tüketim anlayışına son hızla devam eden insanların mutluluğa beklediği gibi ulaşamaması ve başka yerlerde bu sahte hayat şekilleriyle yeniden karşılaşma durumu ise, onları gerçeğe adım adım yaklaştırmaktadır.

Fight Club Filmi

 Fight Club filmi, Chuck Palahniuk’ın romanından yola çıkılarak yapılmış bir filmdir. Filmin yönetmenliğini David Fincher üstlenmiştir. Film 1999 yapımıdır. Filmin başrol oyuncuları; Brad Pitt (Anlatıcı, Tyler Durden karakteri), Edward Norton (Anlatıcı, Jack karakteri), Helena Bonham Carter (Marla Singer karakteri), Meat Loaf (Robert Paulson karakteri) ve Jared Leto (Melek Yüz karakteri), dur. Filmin anlatıcısı, hayatını rutin bulan ve hayatından memnun olmayan bir sigortacıdır. Uyku sorunu çeker, psikolojik sorunları vardır. Kendisini mutlu etmek amacıyla dergilerde gördüğü son model mobilya takımları, avizeler, televizyon üniteleri, mutfak dolapları gibi tüketim eşyalarını büyük bir titizlik ile kurguladığı evine almak için gelirinin önemli bir kısmını harcar. Mutluluğu örnek ev ve örnek bir dış görünüş ile sağlamaya çalışır. Ancak yine de hayattan beklediği mutluluğu bulamaz. Psikolojik sorunlar yaşayan anlatıcı, hasta olmuş kişilerin katıldığı grup tedavilerine gitmeye başlar. Oradaki insanların sorunlarını dinler ve bazı arkadaşlıklar kurar. Benzer bir tedavi sırasında ise hayatını değiştirecek iki kişiden biri olan Marla Singer ile tanışır. (Fincher, 1999)

 Anlatıcımız ilerleyen süreçte ise uçak seyahati sırasında hayatını değiştirecek olan diğer kişiyle yani Tyler Durden ile tanışır. Anlatıcıya göre uçak seyahatlerinde verilen yiyecekler ve yanında oturan yolcular tek kullanımlıktır. Hayatınıza etkide bulunmayan tek seferlik deneyimlerdir. Ancak Tyler Durden tek seferlik bir deneyim olmayacaktır. Durden hayata dair çarpıcı tespitlerde bulunan, sabun yapıp satan biridir. Bu tanışmanın ardından evine giden anlatıcı evinin içindeki tüm eşyaları ile yandığını ve kullanılamaz bir hale geldiğini görür. Bunun ardından Durden ile buluşan anlatıcı, evinin onun için her şey olduğunu, son model eşyalarının yandığını ve bu eşyaları sağlamak için yoğun mesai saatleri çalıştığını söyler. Kısacası, kaybettiği eşyaları için üzgündür. Durden ise kendilerinin bu yeni hayatta birer tüketici olduklarını, mükemmel olmayı bırakmaları gerektiğini söyler. Durden yüzlerce kanalı olan televizyon şirketlerinden, pahalı ürünleri olan moda dergilerinden yani insanı tüketim çılgınlığına iten tüm bu reklamların işleyişlerinden bıkmıştır. Ona göre bütün bunlar birer göz boyamadır ve insanoğlu artık evrim geçirmelidir. Ayrıca bunlara ek olarak Durden anlatıcıya, sahip olduğun tüm o eşyaların kölesi olmamalısın nasihatinde bulunur. (Fincher, 1999)


 Bu konuşmalardan etkilenen filmin kahramanı Tyler Durden ile birlikte dövüş kulübü kurar ve bu kulübün iki kuralı vardır. Birincisi asla dövüş kulübünden bahsetmemek, ikincisi ise yine dövüş kulübünden bahsetmemektir. Tüm bu kurallara rağmen dövüş kulübünün üyeleri gün geçtikçe artmaya başlamıştır. Günlük yaşamda rutin bir hayat süren işçiler, memurlar, bankacılar, öğretmenler, işsizler kısaca her kesimden insanlar rahatlamak ve tüketimin getirdiği o rutin anlayıştan uzak durmak için bu dövüş kulübüne gelmektedir. Durden ile birlikte ücra bir yerde yaşamaya başlayan anlatıcı, son model eşyalarla donatılmış yanan eski evinin aksine kirli, eski bir evde yaşamaktadır. Dövüş kulübünün genişlemesiyle birlikte ise ev arkadaşları artmıştır. (Fincher, 1999)

 Artık hayatı farklı görmeye başlayan filmin kahramanı, tüketim çılgınlığının getirdiği spor salonlarına gitme, lüks restoranlarda yemekler yeme veya son model araç kullanma gibi ihtiyaçları doğal bulmamaktadır. Ona göre insanlar tüketimin getirdiği anlayış ile hayatlarını şekillendiriyorlardır. Yani olmaları gereken insanı tüketim belirliyordur. Bu sırada anlatıcı kendi çalkantılı yaşamıyla orantılı olarak Marla ile de çalkantılı bir diyalog halindedir. (Fincher, 1999)

 Durden’e göre insanlar sistemin kölesi olmuştur ve reklamlar nedeniyle görebildikleri sadece tüketim ürünleridir. Bu yüzden nefret ettikleri işlerde sırf bu ürünleri satın alabilmek için çalışmaktadırlar. Ona göre bu insanlar tarihin tam ortasındadır. Ne büyük bir amaçları vardır ne de büyük bir icatları. Savaş yoktur, ekonomik krizler yoktur. Sadece insanlar vardır. İnsanların reklamların sunduğu hayata özendiği ve bir gün onlar gibi olacağı inancıyla yaşadığını düşünmektedir. Bu bir yalandır ve bu sistemin işleyişi fark edilmelidir. Bu yüzden farkındalık yaratmak için çeşitli planlar kurarlar. Bu planlar arasında televizyon uydularını kırmak, reklam panolarını bozmak ve son model araçları güvercin pisliğiyle kirletmek gibi şeyler vardır. Yaptıkları ile dövüş kulübünü yayan anlatıcı ile Tyler Durden, faaliyetlerini büyüterek devam etmişlerdir. Filmin ilerleyen süreçlerinde ise anlatıcımız Tyler Durden’in aslında kendisi olduğunu ve tüm bu faaliyetleri aslında kendisinin planladığını fark etmiştir. (Fincher, 1999)
 Filmin kurgusuna baktığımızda reklamların hayatımızın içine kadar girdiğini ve insanları etkileyerek onları tüketim yapma yolunda yönlendirdiğini görüyoruz. Öyle ki insanlar hayatlarını tüketime adayarak sevmediği işlerde çalışmakta ve rutin bir yaşam biçimi sürmektedirler. Yani insanlar mutluluğu tüketici olarak sağlayacaklarına inanmışlardır. İşleyen bu sistem reklam sektörüdür ve bu sistemin işleyişini fark etmek ondan kurtulmak için yapılması gereken ilk şeydir. Gerçek mutluluk tüketici olmakta değil, insanın kendinin farkına varmasında gizlidir.

 

Tüm bunların sonucunda Fight Club filminin tüketim çılgınlığına yaptığı vurguyu birkaç örnek ile açıklarsak filmin işleyiş mantığını daha iyi kavrayabiliriz. Örneğin; Fight Club filminde yayınlanan her sahnede dünyaca ünlü bir kahve firmasının bardağı bulunmaktadır. Buna ek olarak ayrıca filmde ünlü bir şirketin reklam filmi yayınlanmış ve bu reklam filminde, filmin Tyler Durden karakterini canlandıran Brad Pitt oynamıştır. (Fincher, 1999)
Metropia Filmi


 Metropia filmi, Tarık Saleh’in yönetmenliğini üstlendiği, 2009 yapımı bir animasyon filmidir. Filmi seslendiren başrol oyuncuları; Vincent Gallo (Roger karakteri), Juliette Lewis (Nina karakteri) dir. Film 2024 yılında geçen bir distopya niteliği taşımaktadır. Dünyadaki kaynaklar tükenmiş ve küresel piyasa ekonomileri çökmüştür. Ayrıca petrol krizi yaşanmaktadır. Tüm bu gelişmelerin ardından Trexx Grup, insanları kurtaracak sistemi geliştirdiğini söylemişlerdir. Bu sistem ise Avrupa’da bulunan metro istasyonlarını birbirine bağlamaktır. Dünya öylesine rutin, sıkıcı ve karanlıktır ki bisiklet ile gezmek veya skydiving yapmak yasaklanmıştır. İnsanlara Avrupa’nın bir ucundan diğer bir ucuna ulaşımı sağladığı metro ağları kullandırılmaktadır. Filmin kahramanı Roger ise, hayatından memnun olmayan biridir ve yaşadığı dünya nedeniyle karamsar bir bakış açısına sahiptir. Yasağa uymayıp bisiklet kullanarak işine ve evine giden Roger, metro kullananlar tarafından tuhaf görülmektedir. Rutin ve sıkıcı hayatına devam eden Roger reklam panolarında sıklıkla gördüğü Trexx şirketinin ürettiği şampuanı kullanır ve ardından bir ses duymaya başlar. Bu ses, onun gözüne Dangst reklamlarında gördüğü kadını gösterir ve onu takip etmeye başlayan Roger’in metro istasyonunda başı derde girer. Bu ses sonucunda eline yazılı olan adresi silen güvenlik görevlileri Roger’i serbest bırakır. Ancak Roger bu işin peşini bırakmayacaktır. (Saleh, 2009)

 Elinde yazılı olan adrese giden Roger, sesini duyduğu reklamlardaki kadını izler ve Avrupa’daki metro ağını birleştiren şirketin sabah kullanmış olduğu şampuanı ürettiğini öğrenir. Şirketin ürettiği şampuan, insanların saçlarını anten görevinde kullanmakta ve insanların düşüncelerine girip onları farkında olmadan tüketim yapmaya zorlamaktadır. Bu şekilde reklam anlayışını insanları hayatına sokan şirket, tüketim oranlarını büyük ölçüde arttırmıştır. Milyon dolarlık kar elde edenler şirketler bu durumdan oldukça memnundur. İnsanlar ise ne olduğunun farkında değillerdir ve içgüdü olarak algıladıkları bu seslere itaat edip, tüketim yapmak için işlerinde yoğun bir şekilde çalışmaktadırlar. (Saleh, 2009)

 İşleyen bu sistemin farkında olan ve kayıtsız kalmayan şirket patronunun kızı, Roger ile birlikte hareket ederek sistemin işleyişine karşı gelmektedir. Filmin ilerleyen süreçlerinde sistemi yıkarlar ve insanların karanlık dünyalarını aydınlatırlar. İnsanlar ise hayatlarına yerleşmiş bu tüketim anlayışından uzaklaşıp, kendi hayatlarının farkına vararak özgür yaşamlarına kavuşmuşlardır. (Saleh, 2009)


 Filmin kurgusuna baktığımızda reklamların insan hayatına büyük ölçüde etki ettiğini ve insanların yaşam amaçlarını şekillendirdiğini görüyoruz. İnsanların düşüncelerine yerleştirilen tüketim yapma ihtiyacı, dünyayı karamsarlığa boğmaktadır. Mutlu olmayı tüketim yapmakta arayan insanlar, var olan bu sistemin farkında değillerdir. Şirket sahipleri reklam panoları, televizyon reklamları gibi reklamcılık anlayışı yerine, direkt insanların hayatına yerleşen ve insanları tüketime yönlendiren bir reklam anlayışı geliştirmiştir. Dünyadaki doğal kaynakların tükenmesi ve ekonomik sorunları bu şekilde düzelten şirketler, insanları şirketlerin kölesi konumuna getirmişlerdir. Dolayısıyla geliştirilen bu reklamcılık anlayışıyla kapitalizmin etkileri teknolojinin kullanımıyla yaygınlaştırılmış ve tüketim oranı büyük ölçüde arttırılmıştır.

 

Önerilen Yazılar


¦ Yazı1  |  Yazı2  |  Yazı3  |  Yazı4  |  Yazı5 |  Yazı6  |  Yazı7  |  Yazı8  |  Yazı9  |  Yazı10 |  Yazı11 ¦



Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol