Osmanli Padisahlari
Osmanlı Padişahları
Osmanlı Devleti'nin kurucusu olan Osman Gazi, 1258'de, Sögüt'te doğdu. Babası Ertugrul Gazi, Annesi Hayme Hatun'dur. Osman Gazi, uzun boylu, yuvarlak yüzlü, esmer tenli, ela gözlü ve kalın kaslıydı. Omuzları arası oldukça geniş, vücudunun belden yukarı kısmı, aşağı kısmına oranla daha uzundu. Başına kırmızı çuhadan yapılmış Çagatay tarzında Horasan tacı giyerdi. İç ve dış elbiseleri geniş yenliydi.
Osman Gazi değerli bir devlet adamıydı. Dürüst, tedbirli, cesur, cömert ve adalet sahibiydi. Fakirlere yedirip, onları giydirmeyi çok severdi. Üzerindeki elbiseye kim biraz dikkatlice baksa, hemen çıkartıp ona hediye ederdi. Her ikindi vakti, evinde kim varsa onlara ziyafet verirdi.
Osman Gazi, 1281 yılında Sögüt'te, Kayı Boyu'nun yönetimine geçtiginde henüz 23 yaşındaydı. Ata binmekte, kılıç kullanmakta ve savaşmakta çok ustaydı. Aşiretin ileri gelenlerinden, Ömer Bey'in kızı Mal Hatun ile evlendi ve bu evlilikten ileride Osmanlı Devleti'nin başına geçecek olan oğlu Orhan Gazi doğdu.
Sögüt'te temelleri atılan, altı yüzyıllık bir tarih diliminde ve üç kıtada hüküm sürecek olan Osmanlı Devleti'nin kurucusu Osman Gazi, 1326'da Bursa'da Nikris (goutte) hastalığından öldü.
Erkek çocukları: Pazarlı Bey, Çoban Bey, Hamid Bey, Orhan Bey, Alaeddin Ali Bey, Melik Bey, Savcı Bey
Kız çocukları: Fatma Hatun
Orhan Gazi, Babası Osman Gazi'nin 1326'da vefatıüzerine beyliğin başına geçti. Orhan Gazi, 1346'da Bizans Imparatoru VI. Yoannis Kantakuzenos'un kızı Teodora ile evlendi. Ayrıca, Yarhisar Tekfur'unun kızı Holofira, Bilecik tekfuruyla evlendirilirken, düğün basılıp Holofira esir alındı ve Orhan Gazi ile evlendirildi. Müslüman olduktan sonra adı Nilüfer Hatun olarak değiştirildi; bu evlilikten, ileride Osmanlı Devleti'nin üçüncü hükümdarı olacak Murad Hüdavendigâr doğdu.
Erkekçocukları: Süleyman Pasa, Murad Hüdavendigâr, Ibrahim, Halil, Kasim
Kızçocukları: Fatma Hatun
Sultan Birinci Murad, 1326'da, Bursa'da doğdu. Babası Orhan Gazi, annesi Bizans tekfurlarından Yar Hisar Tekfuru'nun kızı olan Nilüfer Hatun'dur (Holofira). Sultan Birinci Murad, uzun boylu, degirmi yüzlü ve iri burunluydu. Kalın ve adaleli bir vücuda sahipti.
Başına mevlevî sikkesi üzerine destar sarılı bir başlık giyerdi. Çok sade giyinir ve kırmızı zeminli beyaz elbiseden hoşlanırdı. İlk eğitimini, annesi Nilüfer Hatun'dan aldı. Daha sonra tahsilini tamamlamak için Bursa'ya gitti. Buradaki Medreselerde ilim ve sanat adamları ile beraber çalıştı.
Sultan Birinci Murad, gayet nazik, sevimli ve çok halim selim bir insandi. Âlim ve sanatkârlara hürmet gösterir, fakirlere ve kimsesizlere sefkatli davranirdi. Dahî bir asker ve devlet adamiydi. "Dervis Gazilerin, Seyhlerinin, Krali Murad Gazi" diye anilan Sultan Birinci Murad, bütün hayati boyunca plânli ve programli hareket etti.
Sultan Birinci Murad, Bizans Kilisesi'ne göre bir kâfir ve İsa düşmanı olarak görülse de, fethettiği yerlerde yaşayan Hristiyan halka iyi davrandığı için onların sevgisini kazanmıştı. 1382 yılından itibaren "Murad Hüdavendigâr" diye anılan Sultan Birinci Murad, Birinci Kosova Savaşı'ndan sonra savaş alanını gezerken, Sırp Asilzâdesi Milos Obraviç (Sırp Kralı Lazar'ın damadı) tarafından hançerlenerek şehit oldu (1389).
Erkekçocukları: Yakub Çelebi, Yıldırım Bayezid, Savcı Bey ve İbrahim
Kızçocukları: Nefise ve Sultan Hatun
Çocukluğunu Bursa Sarayı'nda kardeşleriyle birlikte geçirdi. İyi bir eğitim gördü. Devrin en büyük âlimlerinden dersler aldı. Gençliğinde Kütahya sancağında valilik yaptı. Sultan Murad Hüdavendigâr'in vasiyeti gereği 1389 yılında padişahlığa getirildi. Tahta çıktığında 29 yaşındaydı.
Sirbistan'ın başında, Kosova savaşında ölen Kral Lazar'ın oğlu Stefan Lazareviç vardı. Barış antlaşması için geldiği Edirne'de Kız kardeşi Maria'yi Bayezid'e verdi. Bu evlenme sayesinde Osmanlı-Sırp dostluğu kuruldu. Yıldırım Bayezid Timur'la yaptığı Ankara Savaşı'nda yenildi ve esir düştü. 13 yıl süren saltanatı sonunda esaretinin başlamasından 7 ay 12 gün sonra vefat etti.
Yıldırım Bayezid şiirlerinde "Yıldırım" mahlasını kullanırdı:
“Ehl-i hicran fitne-i agyar
Ortada bir bahanedir sandim.”
Erkekçocukları: Musa Çelebi, Süleyman Çelebi, Mustafa Çelebi, İsa Çelebi, Mehmed Çelebi, Ertugrul Çelebi, Kasım Çelebi
Kızçocukları: Fatma Sultan
Sultan Çelebi Mehmed müslümanlara karşı göstermiş olduğu adaleti, aynı zamanda hristiyan topluluklara karşı da gösterdi. İyi bir idareci ve politikacıydı. Tahsilini Bursa Sarayı'nda tamamladı. Daha sonra Babası tarafından Amasya sancakbeyliğine tayin edildi ve bu sırada devlet işlerini öğrendi.
Fetret Devri'nden sonra Anadolu'daki beylikleri tekrar bir araya toplamayı başaran Sultan Çelebi Mehmed'e Osmanlı Devleti'nin ikinci kurucusu gözüyle de bakılabilir.
Sultan Çelebi Mehmed 26 Mayıs 1421 de Edirne'de vefat etti. Ölüm haberi gizlendi. Osmanlı Padişahları arasında ölümü gizlenen ilk Padişah o oldu. Cenazesi Bursa'ya
getirilerek Yeşil Türbe'ye defnedildi.
Erkekçocukları: Mustafa Çelebi, İkinci Murad, Ahmed, Yusuf, Mahmud.
Kızçocukları: Fatma ve Selçuk Hatun.
Sultan İkinci Murad, sakin ve huzurlu bir hayat yaşamayi arzu eden, fakat gerektiği takdirde çok hareketli, cesur ve hiçbir seyden yılmayan bir kişiliğe sahipti. Avrupalılar, Onun, istediği takdirde bütün Avrupa'yı fethedebilecek bir kimse olduğunu kabul etmişlerdir. Otuz yıllık saltanatı süresince, ülkesini çok büyük bir şan ve şerefle idare ederek, emri altında bulunan herkesin sevgisini kazandı. Dindar, âdil ve lütufkâr bir Padişahtı. Çocukluğu Amasya'da geçen Sultan İkinci Murad, tahta çıktığında on dokuz yaşındaydı.
Erkekçocukları: Fatih Sultan Mehmed, Ahmed, Alâeddin, Orhan, Hasan, Ahmed
Kızçocukları: Şehzade ve Fatma Hatun.
Fatih Sultan Mehmed (1451 - 1481)
Fatih Sultan Mehmed, okumayı çok severdi. Farsça ve Arapça'ya çevrilmiş olan felsefî eserler okurdu. 1466 yılında Batlamyos Haritasını yeniden tercüme ettirip, haritadakı adları Arap harfleriyle yazdırdı. Bilimsel sorunlarda, hangi din ve mezhebe mensup olursa olsun bilginleri korur onlara eserler yazdırırdı. Bilime büyük önem veren Fatih Sultan Mehmed, yabancıülkelerdeki büyük bilginleri İstanbul'a getirtti. Nitekim Astronomi bilgini Ali Kusçu, kendi döneminde İstanbul'a geldi. Ünlü ressam Bellini'yi de İstanbul'a davet ederek kendi resmini yaptırdı.
Fatih Sultan Mehmed, 1481 yılına kadar hükümdarlık yaptı ve bizzat yirmi beş sefere katıldı. Azim ve irade sahibiydi. Temkinli ve verdigi kararları kesinlikle uygulayan bir kişiliği vardı. Devlet yönetiminde oldukça sertti. Savaşlarda çok cesur olur, bozgunu önlemek için ileri atılarak askerleri savaşa teşvik ederdi.
20 yaşında Osmanlı Padişahı olan Sultan İkinci Mehmed, İstanbul'u fethedip 1100 yıllık Dogu Roma İmparatorlugu'nu ortadan kaldırarak Fatih ünvanını aldı. Hz. Muhammed'in hadisi şerifinde müjdelediği İstanbul'un fethini gerçekleştiren büyük komutan olmayı da başaran Fatih Sultan Mehmed, yüksek yeteneği ve dehasıyla dost ve düşmanlarına gücünü kabul ettirmiş bir Türk hükümdarıydı. Ortaçag'ı kapatıp, yeniçag'ı açan Cihan hükümdarı Fatih Sultan Mehmed, nikris hastalığından dolayı 3 Mayıs 1481 günü, Maltepe'de vefat etti ve Fatih Camii'nin yanındaki Fatih Türbesi'ne defnedildi. O'nun Roma'yı fethedeceği düşüncesiyle zehirlendiği de kaynaklarda yer almaktadır.
Aynı zamanda çok hâlim-selim, dindar, hosgörülü bir Padişahtı. Babası Fatih Sultan Mehmed ilme ilgi duyduğu için, oğlu Şehzade Bayezid'e iyi bir egitim verdi. O'na devrin en meşhur âlimlerinden ders okutturdu, bütün İslâm ilimlerini en iyi şekilde öğrenmesini sağladı.
Sultan Ikinci Bayezıd, yedi yaşında iken, Hadim Ali Paşa nezaretinde Amasya valiliğine tayin edildi. Amasya, Selçuklular devrinden beri önemli bir ilim ve kültür merkeziydi. Padişah olacak şehzadelerin yetişmesi için, bu vilayette bütün imkânlar vardı.
Sultan İkinci Bayezid, dindar bir kimse olduğu için kendisine Bayezid-i Velî denildi. Sultan İkinci Bayezid, şairleri saraya toplar, onlarla sohbet ederdi. Merhametli bir Padişah olan Sultan İkinci Bayezid, sık sık fakirlere sadaka dağıtırdı.
Arapça ve Farsça'yı gayet iyi biliyordu. Çagatay lehçesi ve Uygur alfabesini de ögrendi. Islâm ilimlerinin yanı sıra, matematik ve felsefe tahsili de yaptı. 24 Nisan 1512'de Padişahlıktan ayrılmak zorunda kalan Sultan İkinci Bayezid, bir ay kadar daha yaşadı ve 26 Mayıs 1512'de vefat etti.
Erkekçocukları: Mahmud, Ahmed, Sehinsah, Yavuz Sultan Selim, Mehmed, Korkud, Abdullah, Âlimsah
Kızçocukları: Aynisah, Gevher, Mülük Sultan, Hatice Sultan, Selçuk ve Hüma Hatun.
Yavuz Sultan Selim (1512 - 1520)
Babası Sultan Ikinci Bayezid, Padişah olduktan sonra, askeri sevk ve devlet idareciliğini ögrenmesi için, Şehzade Selim'i Trabzon Sancagı'na vali olarak tayin etti.
Şehzade Selim, Trabzon'da devlet işlerinin yanında, ilimle uğraşır ve büyük âlim Mevlâna Abdülhalim Efendi'nin derslerini takip ederdi. Trabzon'u çok güzel idare eden Şehzade Selim'in bu arada komşu devletlerle de ilgilendi.
Valiligi sırasında Trabzon halkını rahat bırakmayan Gürcüler üzerine üç sefer yaptı. En önemlisi olan Kütayis seferinde Kars, Erzurum, Artvin illeri ile birçok yeri fethederek Osmanlı topraklarına kattı (1508). Buralarda yaşayan Gürcülerin hepsi müslüman oldular.
Çok güzel ata biner, devrin en meşhur silahşörlerini alt edecek kadar iyi kılıç kullanırdı. Güreşmekte, ok atmada ve yay çekmede ustaydı. Savaştan hoşlanmakla beraber çok ince bir ruha da sahipti. Mütevazi bir kişiligi olan Yavuz Sultan Selim, her öğün yemekte tek çeşit yemek yerdi ve agaçtan tabaklar kullanırdı.
Gösterişten hoşlanmaz, devlet malını israf etmezdi. Babasından devraldığı tatminkâr hazineyi agzına kadar doldurdu. Hazinenin kapısını mühürledikten sonra, şöyle vasiyet etti:
"Benim altınla doldurduğum hazineyi, torunlarımdan her kim doldurabilirse kendi mührü ile mühürlesin, aksi halde Hazine-i Hümayûn benim mührümle mühürlensin".
Bu vasiyet tutuldu. O tarihten sonra gelen Padişahların hiçbiri hazineyi dolduramadığından, hazinenin kapısı daima Yavuz'un mührüyle mühürlendi.
Yavuz Sultan Selim, ataları hep sakal uzattıkları halde sakalını keserdi. Bunun sebebini soranlara "Sakalımı ele vermemek için kesiyorum" dedigi rivayet edilir. 22 Eylül 1520'de, "Aslan Pençesi" denilen bir çıban yüzünden henüz elli yaşında iken vefat etti.
Hayatının son dakikalarında Yasin-i Şerif okuyordu. Kanûnî Sultan Süleyman, Fatih Camii'nde Babasının cenaze namazını kıldıktan sonra, onu Sultan Selim Camii avlusundaki türbeye defnettirdi. Tarihçiler, Yavuz Sultan Selim'i, sekiz yıla seksen yıllık iş sığdırmış büyük bir Padişah olarak değerlendirdiler.
Erkekçocukları: Kanuni Sultan Süleyman
Kızçocukları: Hatice Sultan, Fatma Sultan, Hafsa Sultan, Sah Sultan
Kanunî Sultan Süleyman (1520 - 1566)
Kanûnî Sultan Süleyman devri, Türk hakimiyetinin doruk noktasına ulastığı bir devir olmuştur. Babası Yavuz Sultan Selim, onu küçük yaşlardan itibaren çok titiz bir şekilde yetiştirmeye basladı. Benzeri görülmemiş bir terbiye ve tahsil gördü. İlk eğitimini annesinden ve ninesi Gülbahar Hatun'dan (Yavuz Sultan Selim'in annesi) aldı. Yedi yaşına gelince tahsil için İstanbul'a, dedesi Sultan İkinci Bayezid'in yanına gönderildi. Şehzade Süleyman, burada KaraKızoglu Hayreddin Hızır Efendi'den tarih, fen, edebiyat ve din dersleri alırken, savaş teknikleri konusunda da öğrenim görüyordu. On beş yaşına kadar Babası Yavuz Sultan Selim'in yanında kalan Şehzade Süleyman, kanunlar geregi sancak istemesi üzerine, önce Sarkî Karahisar'a oradan da Bolu, kısa bir süre sonra da Kefe sancakbeyliğine tayin edildi (1509).
Yavuz Sultan Selim'in, 1512 de tahta geçmesi üzerine İstanbul'a çağırılan Şehzade Süleyman,Babasının kardeşleriyle mücadeleleri sırasında İstanbul'da kalarak Babasına vekâlet etti. Bu sırada Saruhan sancakbeyliğinde de bulundu. Babası Yavuz Sultan Selim'in ölümü üzerine, 30 Eylül 1520'de, yirmibeş yaşındayken Osmanlı tahtına geçti. Kendisinden başka erkek kardeşi olmadığı için tahta geçişi kolay ve çatışmasız oldu. Çok ciddi ve kendinden emin bir Padişah olan Kanûnî Sultan Süleyman, azim ve irade sahibiydi. Yapacağı işlerde hiç acele etmez, gayet geniş düsünür ve verdigi emirden asla geri dönmezdi. İş başına getireceği adamlara, kabiliyet derecelerine göre görev verirdi. Sigetvar kusatmasını idare ederken, 7 Eylül 1566 yılında yetmis bir yasinda vefat etti.
Kendisine "Kanûnî" denmesi, yeni kanunlar icad etmesinden degil, mevcut kanunlari yazdırtıp çok sıkı bir şekilde tatbik etmesinden dolayıdır. Kanûnî Sultan Süleyman, adaleti seven bir Padişahtı. Mısır'dan gelen vergiyi haddinden fazla bulup, yaptırdığı araştırma sonunda halkın zulme ugradığını düşünmesi ve Mısır Valisini değiştirmesi bunun açık kanıtıdır.
Kanûnî Sultan Süleyman, tahta çıktığı sırada Osmanlı Devleti dünyanin en zengin ve en güçlü devleti konumundaydı. Babasının ölümü ve kendisinin Padişah olması, "Arslan öldü, yerine kuzu geçti" diye düşünen Avrupalıları sevindiriyordu. Ancak Avrupalılar, çok geçmeden hayal kırıklığına ugradılar.
Büyük bir devlet adamı olan Kanûnî Sultan Süleyman aynı zamanda ünlü bir şairdi. Meşhur şiirlerinden birisi şudur:
"Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi,
Olmaya devlet cihanda, bir nefes sıhhat gibi.
Saltanat dedikleri bir cihan kavgasıdır,
Olmaya baht ü saadet dünyada vahdet gibi".
Erkekçocukları: İkinci Selim, Bayezid, Abdullah, Murad, Mehmed, Mahmud, Cihangir, Mustafa
Kızçocukları: Mihrimah Sultan, Raziye Sultan
Hürrem Sultan, Slav kökenlidir. Sultan İkinci Selim, orta boylu, açık alınlı, mavi gözlü, ince kaslı ve sarışındı. Şehzadeliğinde mükemmel bir tahsil ve terbiye ile yetiştirildi. Devlet idaresini iyice ögrenmek için de Anadolu'nun çesitli yerlerinde sancakbeyliği yaptı. Bu sırada tahsiline devam ederek, ilim ve tecrübesini arttırdı.
Sarı Selim olarak da anılan İkinci Selim, Kütahya sancakbeyi iken Babası Cihan Padişahı Kanûnî Sultan Süleyman'ın ölüm haberi üzerine İstanbul'a gelerek 30 Eylül 1566 günü kırk iki yaşında tahta geçti. Sarı Selim, daha önceki Osmanlı Sultanlarına göre silik ve zayıf bir hükümdar olarak tanınır.
Babasının saltanatı sırasında diğer kardeşleri Şehzade Bayezıd ve Şehzade Mustafa'nın bertaraf edilmesiyle kolayca tahta geçen Sultan İkinci Selim, adını aldığı dedesi Yavuz Sultan Selim ve Babası Kanûnî'ye göre oldukça silik bir idare sergilemiştir. Devrin büyük devlet adamları sayesinde Osmanlı Devleti ihtişamını sürdürmüş, Sokullu Mehmed Paşa gibi dirayetli ve tecrübeli vezirler hükûmeti ayakta tutmuslardır. Sultan İkinci Selim'in kendisi hiç sefere çıkmamış ve liyakatlı olmayan Ali Paşa'nın Kaptan-ı Deryalığında İnebahtı faciası yaşanmıştır. Sekiz yıl Padişahlık yaptıktan sonra 15 Aralık 1574 günü vefat etti. Ayasofya'ya defnedildi. Sultan İkinci Selim İstanbul'da ölen ilk Osmanlı Padişahıdır.
Sultan İkinci Selim'in tahta çıktğıi ilk yıllarda, bazı siyasî çekişmeler yaşandı. Sokullu Mehmed Paşa bu çekişmelerden galip olarak ayrıldı ve on beş yıl sadrazamlık yaptı. Sadrazamlık yaptığı bu dönemde devlet yönetimine ağırlığını koydu.
Sultan İkinci Selim, Babası Kanûnî Sultan Süleyman'dan 14. 892.000 km2 olarak devraldığı devlet topraklarını, oğlu Sultan Üçüncü Murad'a 15.162.000 km2 olarak bırakmıştır.
İkinci Selim de şair hükümdarlardandı. Saheser beyitlerinden biri şudur:
"Biz bülbül-i muhrik-i dem-i sekvayi firaKız
Ateş kesilir geçse saba gülşenimizden"
Erkekçocukları: Üçüncü Murad, Abdullah, Osman, Mustafa, Süleyman, Mehmed, Cihangir.
Kızçocukları: Fatma Sultan, Sah Sultan, Gevherhan Sultan, Esma Sultan.
Merhametli bir kişilige sahip olan Sultan Üçüncü Murad, Arapça ve Farsçayı çok iyi derecede öğrenmisti. Babasının 1558 yılında, Manisa sancak beyiliğinden Karaman valiliğine tayin edilmesi üzerine, dedesi Kanûnî Sultan Süleyman tarafindan Alaşehir sancakbeyiliğine tayin edildi. Babası Sultan İkinci Selim, Padişah olduktan sonra da tekrar Manisa sancakbeyiliğine atandı.
Şehzadeliği sırasında bulunduğu Manisa'da devrin en değerli ulemâsından dersler aldı. Osmanlı Padişahları içinde en âlim Padişahlardan birisidir. Babası Sultan İkinci Selim'in vefatı üzerine Manisa'dan İstanbul'a gelerek, 22 Aralık 1574 tarihinde tahta geçti. Ancak o da Babası Sultan İkinci Selim gibi devlet işlerine fazla müdahil olmadı. Bürokrasi ve hükûmet daha ziyade Sokullu Mehmed Paşa tarafindan idare edildi. Bunda Sokullu'nun tecrübe ve dirayeti ile Sultan Ikinci Murad'in idare tarzı büyük rol oynamıştır.
Sultan Üçüncü Murad, saltanatı boyunca Istanbul'dan hiç çıkmadı ve saraydakı kadınların etkisinde kaldı. Daha sonraki yıllarda Osmanlı Devleti'nin bir devrini etkileyecek olan kadınlar saltanati onun devrinde başladı. 29 yaşında çıktığı tahtta yirmi yıl kalan Sultan Üçüncü Murad 16 Ocak 1595 tarihinde felç geçirdi ve vefat etti. Ayasofya Camii'nin avlusuna defnedildi.
Sokullu Mehmed Pasa'nın ağırlığını hissettirdigi III. Murad döneminde, Osmanlı toprakları en geniş sınırlarına ulaştı. Babası İkinci Selim'den devraldığı 15. 162.151 km2 ülke toprağını, 19.902.000 km2'ye çıkardı. İngilizlerle de dostâne iliskiler geliştirildi.
İlk Ingiliz daimî elçisi onun zamanında gönderildi. Papa'nın Katolik Avrupa'da kurabileceği haçlı ittifakına karşı Protestan Ingiltere ile ilişkiler geliştirildi. Daha sonra bu ittifaka, Hollanda da dahil edildi. Devlet işlerini Sokullu'ya devreden Sultan Üçüncü Murad zamanında sarayda kadınlar devlet işlerine çokça karışmaya başladılar bu durum, Sokullu'nun ölümünden sonra daha da artarak devam etti.
Erkekçocukları: Üçüncü Mehmed, Selim Bayezid, Mustafa, Osman, Cihangir, Abdullah, Abdurrahman, Abdullah, Hasan, Ahmed, Yakub, Alemsah, Yusuf, Hüseyin , Korkud, Ali, Ishak, Ömer, Alaeddin, Davud.
Kızçocukları: Ayse Sultan, Fatma Sultan, Mihrimah Sultan, Fahriye Sultan.
Sultan Üçüncü Mehmed, annesini çok sever, sayar ve dinlerdi. Bundan yararlanan annesi Safiye Sultan, Osmanlı sarayında hâkimiyet kurdu. Bazı konularda Padişahı zorlayıp istediğini yaptırıyor, bu da devlet işlerinde karışıklıklara sebep oluyordu. Dindar olup, tasavvufa da son derece meraklıydı. Hz. Muhammed'in ismi anılınca, saygısından derhal ayaga kalkardı. Üçüncü Mehmed devri, duraklama dönemine rastlar. Sultan Üçüncü Mehmed, kolayca üzüntüye kapılır, yemekten, içmekten kesilirdi. Celâlî isyanları ve İran savaşlarının çok uzun sürmesi onu büyük üzüntü içinde bıraktı. İçkiyi sıkı bir şekilde yasaklayıp, bütün gizli meyhaneleri kapattırdı.
Erkekçocukları: Birinci Ahmed, Birinci Mustafa, Selim, Mahmud
Sultan Birinci Ahmed, Kanûnî Sultan Süleyman'dan sonraki Padişahlar içinde devlet isleriyle yogun sekilde ugrasan ilk Padişahti. Çocuk denecek yaslarda bile mükemmel kararlar alirdi. Daima ilim ve irfan sahibi büyük kisilerle birlikte olur ve onlara akil danisirdi.
Sultan Birinci Ahmed'in hayatinda on dört sayisinin önemli bir yeri vardir. Çünkü, on dört yasinda Padişah olmus, on dört yil saltanat sürmüs ve Osmanlı Padişahlarinin on dördüncüsüdür. Dindar bir Padişah olan Sultan Birinci Ahmed'in Hz.Muhammed'e olan bagliligi o kadar ilerledi ki, onun ayak izlerinin resmi içine bir siir yazmis ve o siiri kavugunda ölünceye kadar tasimistir. O siir sudur:
"N'ola tâcim gibi basimda götürsem dâim
Kadem-i resmini ol Hazreti Sâh-i Resûlün
Gül-i gülzâri nübüvvet, o kadem sahibidir
Ahmeda durma yüzün sür kademine ol gülün"
Sultan Birinci Ahmed, yakalandigi tifüs hastaligindan kurtulamayarak 21 Kasim'i 22 Kasim'a baglayan gece 1617 yılında yirmi seKız yasinda vefat etti.
Erkekçocukları: Ikinci Osman, Dördüncü Murad, Sultan Ibrahim, Bayezid, Süleyman, Kasim, Mehmed, Hasan, Selim, Hanzâde, Ubeyde,
Kızçocukları: Gevherhan Sultan, Ayse Sultan, Fatma Sultan, Atike Sultan
I. Mustafa (1617 - 1618 / 1622 - 1623)
Sultan Birinci Mustafa, ağabeyi Sultan Birinci Ahmed'in padişahlığı süresince, on dört yıl sarayın bir odasında hapis hayatı yaşadı. O devirde bu gerekli görülüyordu. Aksi halde şehzadeler devlet yönetimine karışıyor, hatta padişahı devirmek için harekete bile geçebiliyor ve devlet birliği tehlikeye düşüyordu. Buna meydan vermemek için
şehzadeler "izale" olunur veya bir odaya
kapatılırdı. Sultan Birinci Ahmed, tahta geçtiğinde kardeşini öldürtmemiş, ancak sarayda mahbus tutmuştur. Kafes hayatı denilen bu süre sonunda Sultan Birinci Mustafa, Osmanlı hanedanının en büyük erkek evlâdı olması dolayısıyla tahta çıkarılmış fakat kısa sürede dengesiz hareketleri görüldüğünden ulemâ, asker ve devlet erkânının ittifakı ile hal (tahttan indirme) edilmiştir. Sultan Genç Osman'ın tahttan indirilip katlinden sonra bir kez daha cülûs etmişse de bir buçuk yıl sonra aklî dengesizliği nedeniyle tekrar tahttan indirilmesi icab etmiştir.
Sultan Birinci Mustafa ile birlikte kardeş katli nadiren görülmüş, artık şehzadeler sarayda kafes ardında tahta geçecekleri günü beklemeye başlamışlardır. Tabii vâlide sultanlar, şehzade anaları arasında rekabetler başlamış, her biri bir vezire ve diğer gruplara dayanarak entrikalarla padişah değiştirmeye çalışmışlardır.
Sultan Birinci Mustafa, dindar bir insandı. Sadaka vermeyi çok severdi. Hattâ sarayın havuzuna hizmetçilerin toplaması için para atardı. Saraydaki hayatını ibadet ederek, dinî eserler okuyarak geçiriyordu. Tahta geçmesi için ikinci kez davet edildiği zaman, odasında Kuran-ı Kerim okuduğunu ve padişahlık istemediğini bildirmişti.
Sultan Birinci Mustafa, ikinci padişahlığının başlamasından bir buçuk yıl sonra 10 Eylül 1623 tarihinde şeyhülislâm fetvası ile tekrar tahttan indirildi. Fetvanın gerekçesi olarak da "Aklî dengesi tam olmayan birisinin halife olamayacağı" gösterildi. Sultan Birinci Mustafa tahttan indirildikten on altı yıl sonra, 20 Ocak
1639 günü sinir hastalığından Topkapı Sarayında vefat etti.
Sultan Genç Osman, Fatih Sultan Mehmed devrine kadar yapıldığı gibi saray dışından,
Şeyhülislam Es'ad Efendi'nin ve
Pertev Paşa'nın kızları ile evlendi. Yavuz
Sultan Selim devrinden itibaren padişah saray dışından evlenmediği için bu davranış önemli bir değişiklik oldu.
Kendisine plânlarını uygulayacak bir sadrazam bulamadı. Tarihte eşine az rastlanır
bir şekilde tahtan indirilerek, Yedikule
zindanlarında boğularak şehit edilen Sultan
Genç Osman, babası Sultan Birinci Ahmed'in Sultanahmed Camii'nin yanındaki türbesine defnedildi.
Tahta çıkar çıkmaz devlet erkânı içindeki üst düzey yetkilileri değiştiren, müderris ve kadıların atanma yetkilerini şeyhülislâmdan alan Sultan Genç Osman çok yenilikçi bir padişahtı.
Erkek çocukları: Ömer, Mustafa
Kız çocuğu : Zeynep Sultan
Sultan Dördüncü Murad, 26 Temmuz 1612 tarihinde, İstanbul'da doğdu. Babası Sultan Birinci Ahmed, annesi Mahpeyker Kösem Sultan'dır. Sultan Dördüncü Murad, uzun boylu, iri cüsseli, yuvarlak yüzlü ve heybetli bir padişahtı. Osmanlı Sultanlarının en kudretlilerinden biri olarak tarihe geçti. Son derece zeki, gözü pek, cesur, kuvvetli ve enerjik bir insandı.
Sultan Dördüncü Murad, çok iyi cirit ve ok atardı. Bu gücünü katıldığı savaşlarda da gösterdi. Din büyüklerine hürmet eder
Şeyhülislâm Yahya Efendi'ye "Baba" diye
hitap ederdi. İçki ve tütünü yasakladı. Gece sokağa çıkma yasağı koydu. Arapça'yı ve Batı dillerini çok iyi bilirdi. İlmi ve ilim adamlarını çok sever, fırsat buldukça ilim meclislerine gider, onları yeni çalışmalar yapmaları için teşvik ederdi. Sultan Dördüncü Murad döneminin önemli olaylarından biri de
Hezarfen Ahmed Çelebi'nin kanat takarak,
Galata Kulesi'nden Üsküdar'a uçmasıydı.
Sultan Dördüncü Murad, çevresinde olup bitenleri dikkatle takip eder insiyatifini kullanmakta asla tereddüt etmezdi. Hükümdarlığının ilk yıllarında annesinin etkisinde kaldıysa da daha sonra kadınların saltanatına son verdi; hain ve hilekâr sadrazamları şiddetle cezalandırdı. Memleket meselelerini yakından takip edip, çözümler üretmeye çalıştı. On yedi yıl hükümdarlık yaptıktan sonra, içkiye aşırı bağımlılığından dolayı henüz 28 yaşında vefat etti.
Sultan Dördüncü Murad'ın saltanatını iki devreye ayırmak mümkündür. Henüz on bir yaşında iken tahta geçtiğinden devlet işleri büyük ölçüde annesi Kösem Sultan'ın elinde yürümekteydi. Onunla birlikte olan vezirler, gözünün önünde Hafız Ahmed Paşa'yı askere parçalatmışlar, genç padişahı da korkuyla dehşete düşürmüşlerdir. Osmanlı memleketlerinde asayiş ve huzur kalmamış, zorbalar şehirleri ele geçirmişlerdi. Delikanlılık çağında idareyi bizzat ele aldıktan sonradır ki Sultan Dördüncü Murad biraz da şiddet yolu ile bütün zorbaları sindirmiş, tekrar devlet hakimiyetini kurmuştur. Tütün yasağı bahanesiyle kahvehanelerde toplanan işsiz, güçsüz, zorba takımını kontrol altında tutmuş, şiddetli ceza ve hattâ idamlarla tekrar idarî ve adlî nizamı kurabilmiştir.
Hırka-i Saadet Dairesi'nden getirilen,
Hz. Ömer'in Sarığı'nı yerleştirdi. Sultan
Birinci İbrahim tahta oturdu ve ellerini açarak dua etti:
"Elhamdülillah. Ya Rabbi! Benim gibi zaif bir kulunu bu makama lâyık gördün. Saltanat günlerimde milletimi hoş-hâl eyle ve birbirimizden hoşnûd eyle".
Sultan Birinci İbrahim, tahta geçtiği ilk yıllarda sinir hastalığı yüzünden sık sık kriz geçiriyordu. Ancak, daha sonraki yıllarda devlet işleriyle bizzat ilgilenmeye başladı. Sultan Birinci İbrahim, tahta çıktığında soyunun tek şehzadesi o kalmıştı. Bu yüzden ilk oğlu Şehzade Mehmed (Sultan Dördüncü Mehmed) doğduğunda ülkede şenlikler düzenlendi (2 Ocak 1642). Sultan Birinci İbrahim, çok cömert ve lütufkâr bir padişahtı. Fakirlere ve kimsesizlere yardım etmeyi çok severdi. Çıkardığı fermanlarla açlık ve kıtlığın önlenmesine çalıştı. Saltanatı sırasında, annesi Kösem Sultan'ın etkisinde çok kaldı. Sekiz yıl dokuz ay padişahlık yaptıktan sonra, 18 Ağustos 1648 tarihinde, boğularak öldürüldü.
Sultan Birinci İbrahim hakkında, kendi devrine kadar uzanan Osmanlı kaynaklarında, aklî dengesinin bozuk olduğuna dair hiçbir bilgi yoktur. Bu kaynaklar, Sultan Birinci İbrahim'in özelliklerinden ve yaptığı işlerden övgüyle bahsetmektedir. Sadece son zamanlarda bazı yazarlar, onun için "Deli" demektedirler. Sultan Birinci İbrahim'e "Deli" ve "Gaddar" diyen ve adının öyle yayılması için çalışanlardan bazılarının, Sultan Birinci İbrahim tarafından idam ettirilen İranlı Şii Emirgûneoğlu'nun adamları olduğu söylenmektedir.
Sultan Birinci İbrahim, tahta geçtiğinde yirmi beş yaşındaydı. Şehzadeliği sırasında öldürüleceği endişesi ile sinirleri son derece bozulmuştu. Bu sırada sadrazamlık koltuğunda
bulunan Kemankeş Kara Mustafa Paşa
devlet işlerini en iyi şekilde yürüttü. Kemankeş Kara Mustafa Paşa, Safeviler'le Kasr-ı Şirin Antlaşmasını imzalayıp, İstanbul'a geldikten sonra, giriştiği malî işlerde de başarılı oldu. Ocaklı sayısını indirip maaşlarının düzenli olarak verilmesini sağladı. Bu olumlu faaliyetler sonunda devlet bütçesi denkleşmiş oldu. Donanma işleriyle de ilgilenen Kemankeş Mustafa Paşa, her yıl belirli miktarlarda Kadırgalar yapılıp donatılmalarını sağladı.
Erkek çocukları: Dördüncü Mehmed, İkinci Süleyman, İkinci Ahmed, Orhan, Bayezid, Cihangir, Selim, Murad.
Kız çocukları: Ümmü Gülsüm Sultan, Peykan Sultan, Atike Sultan, Ayşe Sultan, Gevherhan Sultan.
İçkiyi yasaklayıp, içki imalâthanelerini kapattırdı. Sadrazamlığı, Köprülü ailesine vermekle çok isabetli bir karar aldı. Sultan Dördüncü Mehmed, zamanında Osmanlı Devleti en geniş sınırlarına kavuştu.
Hayatının büyük bir kısmı saray entrikalarıyla geçti. İkinci Viyana bozgunundan sonra, ordunun ve devlet erkânının oybirliği ile, 8 Kasım 1687 günü tahttan indirildi. Bundan sonraki ömrü, saraydaki bir odada yanına konulan iki cariye ile tam bir hapis hayatı şeklinde sürdü. 6 Aralık 1693'de Edirne'de vefat etti. Cenazesi İstanbul'a gönderildi ve Yeni Cami'deki türbesine, annesi Turhan Sultan'ın yanına defnedildi.
Erkek çocukları : İkinci Mustafa, Üçüncü Ahmed, Bayezid.
Kız çocukları : Hatice Sultan, Safiye Sultan, Ümmü Gülsüm Sultan, Fatma Sultan.
Hayatının kırk yılını bir dairede hapis geçiren Sultan İkinci Süleyman cesur, dindar, vatansever, merhametli ve nazik bir insandı. Rüşvet ve sefahata son derece düşmandı. Padişah olduğu sırada askerî zorbaların ortalığı karıştırması üzerine onlarla mücadeleye girişti ve kısmen de olsa asayişi sağladı.
Sultan İkinci Süleyman, dört yıl gibi kısa bir süre padişahlık yaptı. Bunun son iki yılını yatak hastası olarak geçirdi. Gün geçtikçe zayıflıyordu. 22 Haziran 1691 günü, Edirne'de vefat etti. Cenazesi İstanbul'a getirilerek Süleymaniye Camii yanında Kanûnî Sultan Süleyman türbesine gömüldü.
Sultan İkinci Ahmed, hat sanatında çok ustaydı. Yazı yazma kabiliyeti çok üstün olan Sultan İkinci Ahmed, birçok Kuran-ı Kerim yazdı. Şairlere ve şiire çok düşkündü. Üç yıl yedi ay ondört gün saltanat sürdükten sonra, yakalandığı Siroz hastalığından kurtulamayarak 6 Şubat 1695 günü Edirne'de vefat etti. Cenazesi İstanbul'a getirilerek Kanûnî Sultan Süleyman Türbesine defnedildi.
Erkek çocukları: İbrahim, Selim
Kız çocukları: Atike Sultan, Hatice Sultan, Asiye Sultan.
Erkek çocukları: Birinci Mahmud, Üçüncü Osman, Üçüncü Ahmed, Küçük Ahmed, Hüseyin, Selim, Mehmed, Murad, Osman
Kız çocukları: Ümmügülsüm, Ayşe, Emetullah, Emine, Rukiye, Safiye, Zahide, Atike, Fatma, Zeyneb, Zahide.
Sultan Üçüncü Ahmed, ağabeyi Sultan İkinci Mustafa'nın vefatı üzerine 22 Ağustos 1703 tarihinde otuz yaşında iken Edirne'de tahta geçti. Osmanlı Devleti açısından önemli bir yere sahip olan Lâle Devri boyunca padişahlık yapan Sultan Üçüncü Ahmed, hattat ve şâirdi. "Necib" mahlasıyla şiirler yazdı. Ayrıca musiki ile de yakından ilgileniyordu. Divan şairlerinden Urfalı Nabi Efendi'nin hem kendisini hem de şiirlerini çok
severdi.
Gençliği diğer Osmanlı şehzadelerine göre bir hayli serbest geçti. Şehzadelerin öldürülmesi geleneği kalktığından, rahat bir hayat sürdü. İstediği her şeyle ilgilendiği için bilgisi de, görgüsü de arttı. Avrupa'daki gelişmeleri inceleme fırsatı buldu ve matbaanın Osmanlı Devleti'ne gelmesi için çok çaba sarfetti. Yirmi yedi yıl gibi uzun bir süre tahtta
kalan Sultan Üçüncü Ahmed, çıkan Patrona Halil isyanı sonunda, 1 Ekim 1730 tarihinde
padişahlıktan çekildi.
Sultan Üçüncü Ahmed'in padişahlığının ilk günleri, tamamen disiplinden çıkmış yeniçerileri yatıştırma gayretleri ile geçti. Ancak kendisini padişah yapan yeniçerilere karşı etkili olamadı. Sultan Üçüncü Ahmed'in sadrazamlığa getirdiği Çorlulu Ali Paşa, ona idarî konularda yardımcı olmaya çalıştı, hazine için yeni düzenlemelerde bulundu ve Sultan Üçüncü Ahmed'e rakipleriyle mücadelesinde destek oldu.
Sultan Üçüncü Ahmed zamanında, Rusya ile olan ilişkilerde gerginlik yaşandı. Bunun sebebi Rusya'nın Orta Asya üzerinde yayılma siyaseti izlemesi, Balkanlar'daki toplumları slavlaştırmaya çalışması, açık ve sıcak denizlere inmek istemesiydi.
Erkek Çocukları: Birinci Abdülhamid, Üçüncü Mustafa, Süleyman, Bayezid, Mehmed, İbrahim, Numan, Selim, Ali, İsa, Murad, Seyfeddin, Abdülmecid, Abdülmelik
Kız Çocukları: Emine, Rabia, Habibe, Zeyneb, Zübeyde, Esma, Hatice, Rukiye, Saliha, Atike, Reyhan, Esime, Ferdane, Nazife, Naile, Ayşe, Fatma, Emetullah, Ümmüselma, Emine, Rukiye, Zeyneb, Sabiha.
Devamı için tıklayın